CONSENSE 2024, ikinci gününde de doludizgin devam etti
7 Ekim 2024
CONSENSE 2024, ikinci gününde de doludizgin devam etti
Karma Grup tarafından, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ev sahipliğinde Türkiye’de ilk kez Uluslararası Tüketici ve Duyusal Bilimler Konferansı’nın (CONSENSE 2024) ikinci gününde konuşmacı ve panellerle devam etti. İnovasyondan gıda tasarımına kadar birçok alanda uluslararası uzman isimleri ağırlayan CONSENSE 2024’ün ikinci günün ilk konuşmasını Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu Başkanı Demir Şarman yaptı. Konuşmasında sürdürülebilirliğe, üretim teknolojisi ve Ar-Ge’ye vurgu yapan Şarman, “Biz sağlıklı, fonksiyonel ve lezzetli gıdalarımız ile Türk halkı ve Türk sanayicisi ve Türk üreticisi olarak dünyada çok daha üst sıralarda olabilme potansiyelinde olabilen bir ülkeyiz. Biz Türk gıdasını dünyada bugün olduğundan çok daha ötesinde aranan ve tercih edilen bir marka haline getirebiliriz” dedi.
İstanbul – 03.10.2024
Karma Grup, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) ev sahipliğinde, 2-3 Ekim tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde ilk kez Uluslararası Tüketici ve Duyusal Bilimler Konferansı’na (CONSENSE 2024) gıda sektöründe profesyonelleri, akademisyenler, STK liderleri, lezzet, aroma ve koku uzmanlarından oluşan 400 kişi bir araya geldi. CONSENSE 2024’ün ikinci günün de doludizgin konuşmacı ve panellerle devam etti. İlk konuşmasını ise Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu Başkanı Demir Şarman yaptı. Bugünkü dünyada hızla değişen tüketici tercihleri, sürdürülebilirlik, küresel gıda ve içecek sektöründeki stratejik önemini konuşmak üzere burada olduklarını ifade eden Demir Şarman, İstanbul Teknik Üniversitesi gibi köklü bir eğitim kurumunda sürdürülebilirliğin farklı boyutlarını, sanayi, akademi iş birliği ve bu dönüşümdeki rolünü konferansta sektörel derneklere yer verilmesinden dolayı teşekkür etti. Artan dünya nüfusu, iklim değişikliği ve doğal kaynakların hızla tükenmesi sürdürülebilir gıda üretiminin hayatta kalmanın temel gerekliliği haline geldiği kaydeden Şarman, sürdürülebilirlik; ekonomik, toplumsal ve stratejik boyutlarında bir olgu olduğunu aktardı. Şarman, tarımda gerekse gıda ve içecek sektöründe sürdürülebilir üretim modelleri için teknoloji ve Ar-Ge yatırımların arttırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının teşvik edilmesi, daha az su, enerji ve kimyasal bilgi gerektiren üretim tekniklerinin yaygınlaştırılması gerektiğine dikkat çekti.
“Sürdürülebilirlik, ekonomik gerçeklikle desteklenmeli”
Enerji ve su kaynaklarının gerekli kullanımıyla karbon ayak izini azaltırken, gıda israfının önlenmesi verimliliği artırıyor ve rekabet gücümüzü de yükselttiğine vurgu yapan Şarman, “Özellikle akademiyle yapılan iş birlikleri, teknoloji kullanımını ve toplam faktör verimliliğini artırmanın en temel unsurlarındandır. Tabii bu süreç yalnız teknolojiyle mümkün değildir. Teknolojinin yanında kamu kurumlarına da büyük görevler düşmektedir. Sürdürülebilir üretimi destekleyen politikaların geliştirilmesi, uygulanması, düzenlenmesi, ilgili kodekslerin standartların yapılması tümünün parçalarıdır. Elbette bunları yaparken, sadece sürdürülebilir olsun, sağlıklı olsun, fonksiyonel olsun. Bunun içine mutlaka duyusal lezzetleri de duyusal artıları da çekiciliği de koymamız gerekiyor. Sonuçta hepimiz birer insanız. Bu teknolojiyle ve dönüşümle ortaya çıkacak gıdaları ve içecekleri ona göre tercih edilebilir kabul edelim ve ona göre tüketmeye ve kullanmaya devam edelim. Çünkü hepimizin bildiği gibi sürdürülebilirlik diyoruz; tüm doğal kaynaklarımızın, ileriki nesillere hasar görmeden taşınması en büyük isteğimiz. Ancak bunları ekonomik gerçeklikle destekleyemezsek maalesef sürdürülebilir kılamıyoruz. Böyle olunca ne işletmeler ne sanayiler ne de ülkeler hayatlarına devam edebilir. Dolayısıyla tüm bunlara 360 derece bakabilen her yelpazenin her parçası üzerine ayrı ayrı çalışmak gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye, gerek geniş tarım arazileri, zengin bio çeşitliliği, köklü tarım geleneği, gıda ve sanayini ve bunu destekleyen akademik alt yapısıyla en temel olmazsa olmazlara sahip bir olgudur. Ama bütün bunları hala daha eksik parçalarla desteklenmesi ve bir uyum içinde çalışması gerekiyor. Biz fonksiyonel ve lezzetli gıdalarımız ile Türk halkı ve Türk sanayicisi ve Türk üreticisi olarak dünyada çok daha üst sıralarda olabilme potansiyelinde olabilen bir ülkeyiz. Biz Türk gıdasını dünyada bugün olduğundan çok daha ötesinde aranan ve tercih edilen bir marka haline getirebiliriz. Ve bu yolda da çalışmaya devam ediyoruz. Dolayısıyla bu konferansı ve konferanstaki ele alınan başlıkları, konuları bu geniş bağlamda çok değerli ve kıymetli buluyorum. Aynı şekilde ileriki yıllarda da artan bir bilgiyle devam etmesini temenni ediyorum” şeklinde konuştu.
Açılış konuşmalarının ardından Leibniz Üniveristesi’nden Prof. Dr. Tuba Esatbeyoğlu, ürün geliştirme sürecinde duyusal analiz tekniklerini ele aldı. Ardından Kerry Asya Pasifik, Orta Doğu ve Afrika MRCI Direktörü Avinash Lal da teknoloji aracılığıyla tüketicileri ve onların ihtiyaçlarını anlamaya yönelik sunum yaptı.
“Pazarlamada İşin kalitelitarafı da muhakkak olmalı”
Private Label ve Markalı Ürünlerde Tüketici Odaklı Ürün Tasarımı konulu panelde ise PLAT Yönetim Kurulu Başkanı İmer Özer konuştu, Özer, insanoğlunun bilmek istediğine dikkat çekerek, pazarlamayla ilgili bir ürünü nasıl ortaya çıktığını, çıkardıktan sonra nasıl pazarlandığını, işin dijital tarafında ve pazarlama tarafında olan konulara değindi. Türkiye’de pazarlamanın sembolünün hesap makinesi olduğunu ifade eden Özer, “Biz indirime bakıyoruz ve indirimin etiketiyle pazarlamayı adlandırıyoruz ama küçük bir şey atlıyoruz. Biz bunu yaptığımızda rakibin bunu yapmasında engel olan şey ne? Bizim yaptığımız fiyat indiriminde farklılaştığımız noktada rakibin yapmasıyla ilgisi olmayan bir durum. Bunu rakip de rahatlıkla yapabiliyor. O yüzden sadece fiyat odaklı olmayalım. İşin kaliteli tarafı da muhakkak olmalı” dedi.